12 Ekim 2008 Pazar

Yazmak #2

Kötü bir internet bağlantısı varken, internete girmek ve yazmak zor oluyor demiştim. Bir de bunun üstüne bilgisayarın başına oturabilecek kadar dahi süre bulamadığım zamanların üstüste gelmesi eklenince "yazmak" bana epey uzak bir kelime olarak kaldı. Anlaşılan o ki okul döneminde pek de fazla yazamayacağım. Olsun ne yapalım, arada kafama estikçe birşeyler çiziktiririm ben de yalnızca.

4 Ekim 2008 Cumartesi

2k on PC

Yıllardır EA Sports'un başarısız oyunları bıktırmıştı. Futbolda WE ve sonrasında PES geride bıraktı onları, NBA'de ise 2k serisi. Her ne kadar oynamasam da geçen yıl (2008 oyunu yani) FIFA'nın vasatın üstüne çıktığı, ancak yine de PES'e yetişemediği söyleniyordu. NBA cenahında ise işler daha kötüydü. PC'de futbol açığını PES kapattığı için FIFA zaten aranmıyordu ancak 2k serisi konsollarda olduğundan EA Sports'un NBA Live'ı insanı canından bezdiriyordu. Bunun sonucunda NBA 2008'i 1 haftadan daha kısa oynayıp bırakmıştım, zaten firma 2009'da da NBA Live'ı PC'ye çıkarmayacaklarını açıkladılar.

Geçtiğimiz günlerde gelen haber ise işi güzelleştirdi. NBA 2k9 bilgisayara da geliyor, yapımcılara buradan hörmetlerimi sunuyorum efenim. 98'den itibaren NBA Live serisiyle hayatını geçirmiş biri olarak, etkisini kaybeden NBA Live'ın yerine bunun olması çok güzel. Şimdi soru şu: Acaba laptop'um kaldırabilecek mi 2k9'u?

27 Eylül 2008 Cumartesi

The First Presidential Debate

Eveeet artık kınlarından çekilmiş olan kılıçlar tamamen dışarı çıkarılıyor, zira çok az kaldı seçimlere. Bunun en önemli habercilerinden biri olan seçim tartışmalarının da ilki yapıldı. Başında birkaç dakikasını kaçırdım, sonrasını izleyebildim. Bir kere herşeyden önce şunu söyleyeyim. Konsept olarak bu tartışmaları seviyorum ben. Adaylar karşı karşıya geliyor, yüzyüze tartışıyor. Öyle mitinglerden atışmak değil yani usul. Belki de geçen günkü Fırat-Kılıçdaroğlu tartışmasının en çok bu yanını sevdim. Tabii orada konunun o kadar da önemli olmaması önemli bir eksiydi ancak onlar da bu konseptte seviyeli bir tartışma yapabildiler. Bu açıdan güzel oldu. Zamanında bizde de buna benzer şeyler yapılırmış, Özal'ın başbakan olduğu zamanlarda. Şimdi yine yapılabilir mi bilemiyorum ama uygun bir zemin hazırlanır ve bizde de seçim öncesi benzer uygulamalar yapılırsa hoş olabilir. Şimdi İzlediğim bölümlerden aklımda kalan notları yazayım:

- İlk izlemeye başladığımda finanstan konuşuyorlardı. Obama sağlık alanına daha fazla yatırım yapılması gerektiğinden falan bahsetti. Zaten seçim kampanyasında da annesinin kanserden ölmesi dolayısıyla bunu sıkça dile getiriyordu. Onun haricinde ısrarla Irak'a yatırılan paradan bahsetti, "o para harcanmasa biz neler neler yaparız" mealinde cümleler kurdu. McCain de Irak'a para harcanması doğal ve gerekli tezini savundu. İkisi de şu anki krizden bahsetmedi.

- Buradan da hareketle Irak konusuna iyice geçiş yaptılar. Zaten düşünceleri belli. Dikkatimi şu çekti. Obama "Irak savaşı baştan bu yana hatalıydı, Afganistan'daki savaş bitmeden Irak'a girildi, Irak'tan çekileceğiz" diyor, iyi, güzel. Ancak "Irak'tan çekildikten sonra kuvvetlerimizi tekrar Afganistan'a yöneltip, burada işi bitireceğiz" diyor. Bin Ladin ve El-Kaide'nin hala varlığını sürdürdüğünü, Ladin yakalanıp El-Kaide ortadan kaldırılana kadar Afganistan'daki savaşın devam etmesi gerektiğini söyledi. Hatta "Ladin öldürülüp, El-Kaide yok edilince..." şeklinde başlayan bir cümle kurdu. Savaş bitecek hayalleri başka bahara. Savaş bitmez

- McCain ısrarla "Geri çekilmemeliyiz diyor. Geri çekilirsek kaybetmiş oluruz, savaşı kaybetmek psikolojik olarak bize eksi, düşmanlara artıdır" diyor.

- McCain çekilmemeyi savunurken geçenlerde bir kadının yanına gelip, Irak'ta çatışmada ölen oğlunun bilekliğini kendisine verip, "Evladımın kanı yerde kalmasın" mealinde birşeyler söylediğini anlatıp duygusallık yapmaya çalıştı. Obama da "Benim de Irak'ta ölen bir askerin annesinin verdiği bir bilekliğim var ve o anne bana 'Bir daha anneler benim gibi üzülmesin, savaş bitsin' demişti" dedi.

- İran konusunda Obama sonuna kadar koşulsuz olarak konuşmalıyız derken, McCain konuşabiliriz ama koşulsuz olmaz dedi.

- McCain Ahmedinejad'ın ismini söylerken zorlanıyor, hatta bir keresinde söyleyemedi, üç kez tekrar etmek zorunda kaldı. Obama da İran'lı yetkililerle konuşulması gerektiğini söylerken "Bizim asıl konuşmamız gereken kişi Ahmedinejad değil, çünkü İran'da en yetkili, en etkin kişi aslında o değil" dedi. Aman dikkat başkan olunca bunları hatırlayıp da tokatlamasın sizi Mahmud.

- Obama hep Bush üzerinden vurmaya çalıştı. Sizinkiler şöyle yaptı, böyle yaptı şeklinde şeyler söyledi.

- McCain "gençsin sen yavrum, anlamazsın bu işlerden" havasındaydı.

- McCain aşağı mahalleden kavga etmeye gelmiş, söz hakkı kendinde olduğunda saldırgan, karşıda olduğunda da ilgisiz görünen büyük çocuk havasındaydı. Obama ise dayak yememek için dikkatle dinleyen, açık vermemeye çalışan küçük çocuk gibiydi.

- McCain epey düz konuşuyor, Obama daha tane tane ve daha iyi vurgular yaparak konuşuyor. Obama'nın söylediklerini daha rahat anladım.

- McCain hitap ederken hep "Senatör Obama" dedi, Obama ise arada "Senatör McCain" dese de genelde "John" diye hitap etti.

- Son sözlerde ikisi de kuvvetli olduklarını düşündükleri taraftan giriş yaptılar. Obama ismini kendisinden aldığı babasının üniversiteye okumaya gelen bir Kenya'lı olduğundan hareketle barış ve Amerika'nın dünya için öneminden bahsetti. McCain ise direk "Ben esaretten kurtulduğumda.." diye bir giriş yapıp o konudan da son dakikada bahsetmiş oldu.

- Kim kazandı peki tartışmayı? Açıkçası Obama'nın eli daha kuvvetliydi. Dolayısıyla yarım adımdan da fazla önden başladı bana göre. Aralarında çok bariz bir fark yoktu, ikisi de genelde bildiğimiz şeyleri söyledi. Sonuç olarak bir tarafı seçeceksem, elinin de kuvvetli olmasının önemli derecede etkisiyle Obama'nın bir adım önde bitirdiğini söyleyebilirim.

Kuştepe Camii

Dün İstanbul'daki fırtına bana fena koydu. Daha önce de felaketler oldu, daha önce de yıkıntılar oldu ancak insan kendisini direkt ilgilendirmeyince gerçeği hissetmekte zorlanıyor demek ki. Dün Kuştepe Camii'nin minaresi yıkılıp bir kişi ölünce hissedebildim, çok da kötü oldum. Bir sene boyunca hep o camiye gittim geldim ben, sevdim orayı. Şimdi böyle birşey olunca da çok üzüldüm. Keşke Sayın Mustafa Sarıgül geçen yıl caminin döşemelerini yeniletip, "Mustafa Sarıgül'e teşekkürler" afişi astıracağına minareye güçlendirme yapsaymış. Allah korusun, bir daha inşallah olmasın böyle şeyler

26 Eylül 2008 Cuma

Yeni Tarih, Eski Plan

"...Gerçekten birlikte yaşama iradesi ne kadar güçlü? Kürtleri temsil ettiklerini iddia edenler, acaba kimin gündemini uyguluyor? Temsil ehliyeti olmayan bu çevreler, ezici çoğunluğun arzularını değil, yeni Lawrance'lar tarafından kulaklarına fısıldanan planları uyguluyorlar. Birinci Dünya Savaşı döneminde İngilizlerin Araplara söylediğini bugün ABD ve aynı güçler Kürtlere söylüyor. Ortadoğu'ya bırakılan mirası bugün görüyoruz."

İbrahim Karagül... "Hesaplaşma Yüzyılı"nda... Irak özelinde Ortadoğu'daki bölünmeyi anlatırken...

25 Eylül 2008 Perşembe

Yazmak

Bloga yazmak için düzenli internete girebilmek lazım.
Düzenli internete girebilmek için düzgün bağlantı lazım.
Düzgün bağlantı için düzgün modem lazım.
Yurtta(Türkiye değil, kaldığım yurt) internet işine el atılması lazım :tey:

22 Eylül 2008 Pazartesi

Feribot

Yalova-Yenikapı feribotundayım şu an. Gayet hızlı olan wirelessle huzur içerisinde internetteyim., saniyede 300 k ile dosya çekiyorum. Ancak 2 yıldır çözemediğim birşey var. Yalova-Yenikapı feribotunda wireless varken İDO neden iş adamlarının çok daha fazla kullandığı Bursa-Yenikapı'ya wireless sistemi kurmaz? Herşeyi geçtim, sırf ben Bursa-Yenikapı'yı kullandığım için sistemi kurar insan, ayıp yani! İş adamlarından biz de nemalanalım diye İDO'ya mail atmıştım aylar önce. Cevap da gelmişti, epey de şaşırmıştım cevap alınca. "Yakında kuracağız, planlıyoruz" demişti bey amca. Yakın geçti, ancak hala kurulu bir bağlantı yok. Yani sanırım yok, 3 aydır binmiyordum feribota zira. Hoş ben de Her Yapılandan Memnun! Vatandaş oldum şu anda, toparlayalım o yüzden. Her ne kadar wireless'i kurmasalar da Bursa-Yenikapı'ya, bu hızlı feribot bi nimet bizim için. Bursa'da evimden çıkıp, Avrupa Yakası'nda yurduma 2.5 saatte ulaşabiliyorum. Eski usulde ne kadar sürerdi, 4 saat, 5 saat yoksa 6 mı?

21 Eylül 2008 Pazar

500 Milyar $

500 Milyar $. Evet, ABD'nin dünyayı sarsan krizden dünyayı kurtarmak için batık krediler üzerinde uyguladığı politikanın onların kasasına mal olacağı minimum miktar. Daha başlar başlamaz piyasalar da rahatladı. Bu miktarın 1 Trilyona kadar çıkabileceği söyleniyor. Ama bir de şu yanından bakmak lazım. Ya böyle birşey yapılmasa zarar kaç trilyon $ olacaktı?

14 Eylül 2008 Pazar

We'll Always Have Paris

"Ilsa, I'm no good at being noble, but it doesn't take much to see that the problems of three little people don't amount to a hill of beans in this crazy world. Someday you'll understand that. Now, now... Here's looking at you kid."

Rest


Buz Adamlar demiştik onlara. Nitekim ne kadar gözükara olduklarını gün geçtikçe daha da gösteriyorlar. Medvedev bugün yaptığı açıklamada (bu işin Medvedev'i Putin'i yok tabi ya) Gürcistan'ın NATO'ya dahil olmasının Kafkaslar'da düzenin bozulmasına sebep olacağını söyledi. Bundan daha önemli olan nokta ise "Gürcistan bundan önce NATO'ya katılmış olsaydı da böyle bir tehdit gördüğümüz takdirde müdahale ederdik" demiş olması. Rusya dünya sahnesine geri döndü, hem de fena döndü. Önümüzdeki aylarda Rusya'nın adını çok daha duyacağız.