27 Eylül 2008 Cumartesi

The First Presidential Debate

Eveeet artık kınlarından çekilmiş olan kılıçlar tamamen dışarı çıkarılıyor, zira çok az kaldı seçimlere. Bunun en önemli habercilerinden biri olan seçim tartışmalarının da ilki yapıldı. Başında birkaç dakikasını kaçırdım, sonrasını izleyebildim. Bir kere herşeyden önce şunu söyleyeyim. Konsept olarak bu tartışmaları seviyorum ben. Adaylar karşı karşıya geliyor, yüzyüze tartışıyor. Öyle mitinglerden atışmak değil yani usul. Belki de geçen günkü Fırat-Kılıçdaroğlu tartışmasının en çok bu yanını sevdim. Tabii orada konunun o kadar da önemli olmaması önemli bir eksiydi ancak onlar da bu konseptte seviyeli bir tartışma yapabildiler. Bu açıdan güzel oldu. Zamanında bizde de buna benzer şeyler yapılırmış, Özal'ın başbakan olduğu zamanlarda. Şimdi yine yapılabilir mi bilemiyorum ama uygun bir zemin hazırlanır ve bizde de seçim öncesi benzer uygulamalar yapılırsa hoş olabilir. Şimdi İzlediğim bölümlerden aklımda kalan notları yazayım:

- İlk izlemeye başladığımda finanstan konuşuyorlardı. Obama sağlık alanına daha fazla yatırım yapılması gerektiğinden falan bahsetti. Zaten seçim kampanyasında da annesinin kanserden ölmesi dolayısıyla bunu sıkça dile getiriyordu. Onun haricinde ısrarla Irak'a yatırılan paradan bahsetti, "o para harcanmasa biz neler neler yaparız" mealinde cümleler kurdu. McCain de Irak'a para harcanması doğal ve gerekli tezini savundu. İkisi de şu anki krizden bahsetmedi.

- Buradan da hareketle Irak konusuna iyice geçiş yaptılar. Zaten düşünceleri belli. Dikkatimi şu çekti. Obama "Irak savaşı baştan bu yana hatalıydı, Afganistan'daki savaş bitmeden Irak'a girildi, Irak'tan çekileceğiz" diyor, iyi, güzel. Ancak "Irak'tan çekildikten sonra kuvvetlerimizi tekrar Afganistan'a yöneltip, burada işi bitireceğiz" diyor. Bin Ladin ve El-Kaide'nin hala varlığını sürdürdüğünü, Ladin yakalanıp El-Kaide ortadan kaldırılana kadar Afganistan'daki savaşın devam etmesi gerektiğini söyledi. Hatta "Ladin öldürülüp, El-Kaide yok edilince..." şeklinde başlayan bir cümle kurdu. Savaş bitecek hayalleri başka bahara. Savaş bitmez

- McCain ısrarla "Geri çekilmemeliyiz diyor. Geri çekilirsek kaybetmiş oluruz, savaşı kaybetmek psikolojik olarak bize eksi, düşmanlara artıdır" diyor.

- McCain çekilmemeyi savunurken geçenlerde bir kadının yanına gelip, Irak'ta çatışmada ölen oğlunun bilekliğini kendisine verip, "Evladımın kanı yerde kalmasın" mealinde birşeyler söylediğini anlatıp duygusallık yapmaya çalıştı. Obama da "Benim de Irak'ta ölen bir askerin annesinin verdiği bir bilekliğim var ve o anne bana 'Bir daha anneler benim gibi üzülmesin, savaş bitsin' demişti" dedi.

- İran konusunda Obama sonuna kadar koşulsuz olarak konuşmalıyız derken, McCain konuşabiliriz ama koşulsuz olmaz dedi.

- McCain Ahmedinejad'ın ismini söylerken zorlanıyor, hatta bir keresinde söyleyemedi, üç kez tekrar etmek zorunda kaldı. Obama da İran'lı yetkililerle konuşulması gerektiğini söylerken "Bizim asıl konuşmamız gereken kişi Ahmedinejad değil, çünkü İran'da en yetkili, en etkin kişi aslında o değil" dedi. Aman dikkat başkan olunca bunları hatırlayıp da tokatlamasın sizi Mahmud.

- Obama hep Bush üzerinden vurmaya çalıştı. Sizinkiler şöyle yaptı, böyle yaptı şeklinde şeyler söyledi.

- McCain "gençsin sen yavrum, anlamazsın bu işlerden" havasındaydı.

- McCain aşağı mahalleden kavga etmeye gelmiş, söz hakkı kendinde olduğunda saldırgan, karşıda olduğunda da ilgisiz görünen büyük çocuk havasındaydı. Obama ise dayak yememek için dikkatle dinleyen, açık vermemeye çalışan küçük çocuk gibiydi.

- McCain epey düz konuşuyor, Obama daha tane tane ve daha iyi vurgular yaparak konuşuyor. Obama'nın söylediklerini daha rahat anladım.

- McCain hitap ederken hep "Senatör Obama" dedi, Obama ise arada "Senatör McCain" dese de genelde "John" diye hitap etti.

- Son sözlerde ikisi de kuvvetli olduklarını düşündükleri taraftan giriş yaptılar. Obama ismini kendisinden aldığı babasının üniversiteye okumaya gelen bir Kenya'lı olduğundan hareketle barış ve Amerika'nın dünya için öneminden bahsetti. McCain ise direk "Ben esaretten kurtulduğumda.." diye bir giriş yapıp o konudan da son dakikada bahsetmiş oldu.

- Kim kazandı peki tartışmayı? Açıkçası Obama'nın eli daha kuvvetliydi. Dolayısıyla yarım adımdan da fazla önden başladı bana göre. Aralarında çok bariz bir fark yoktu, ikisi de genelde bildiğimiz şeyleri söyledi. Sonuç olarak bir tarafı seçeceksem, elinin de kuvvetli olmasının önemli derecede etkisiyle Obama'nın bir adım önde bitirdiğini söyleyebilirim.

Kuştepe Camii

Dün İstanbul'daki fırtına bana fena koydu. Daha önce de felaketler oldu, daha önce de yıkıntılar oldu ancak insan kendisini direkt ilgilendirmeyince gerçeği hissetmekte zorlanıyor demek ki. Dün Kuştepe Camii'nin minaresi yıkılıp bir kişi ölünce hissedebildim, çok da kötü oldum. Bir sene boyunca hep o camiye gittim geldim ben, sevdim orayı. Şimdi böyle birşey olunca da çok üzüldüm. Keşke Sayın Mustafa Sarıgül geçen yıl caminin döşemelerini yeniletip, "Mustafa Sarıgül'e teşekkürler" afişi astıracağına minareye güçlendirme yapsaymış. Allah korusun, bir daha inşallah olmasın böyle şeyler

26 Eylül 2008 Cuma

Yeni Tarih, Eski Plan

"...Gerçekten birlikte yaşama iradesi ne kadar güçlü? Kürtleri temsil ettiklerini iddia edenler, acaba kimin gündemini uyguluyor? Temsil ehliyeti olmayan bu çevreler, ezici çoğunluğun arzularını değil, yeni Lawrance'lar tarafından kulaklarına fısıldanan planları uyguluyorlar. Birinci Dünya Savaşı döneminde İngilizlerin Araplara söylediğini bugün ABD ve aynı güçler Kürtlere söylüyor. Ortadoğu'ya bırakılan mirası bugün görüyoruz."

İbrahim Karagül... "Hesaplaşma Yüzyılı"nda... Irak özelinde Ortadoğu'daki bölünmeyi anlatırken...

25 Eylül 2008 Perşembe

Yazmak

Bloga yazmak için düzenli internete girebilmek lazım.
Düzenli internete girebilmek için düzgün bağlantı lazım.
Düzgün bağlantı için düzgün modem lazım.
Yurtta(Türkiye değil, kaldığım yurt) internet işine el atılması lazım :tey:

22 Eylül 2008 Pazartesi

Feribot

Yalova-Yenikapı feribotundayım şu an. Gayet hızlı olan wirelessle huzur içerisinde internetteyim., saniyede 300 k ile dosya çekiyorum. Ancak 2 yıldır çözemediğim birşey var. Yalova-Yenikapı feribotunda wireless varken İDO neden iş adamlarının çok daha fazla kullandığı Bursa-Yenikapı'ya wireless sistemi kurmaz? Herşeyi geçtim, sırf ben Bursa-Yenikapı'yı kullandığım için sistemi kurar insan, ayıp yani! İş adamlarından biz de nemalanalım diye İDO'ya mail atmıştım aylar önce. Cevap da gelmişti, epey de şaşırmıştım cevap alınca. "Yakında kuracağız, planlıyoruz" demişti bey amca. Yakın geçti, ancak hala kurulu bir bağlantı yok. Yani sanırım yok, 3 aydır binmiyordum feribota zira. Hoş ben de Her Yapılandan Memnun! Vatandaş oldum şu anda, toparlayalım o yüzden. Her ne kadar wireless'i kurmasalar da Bursa-Yenikapı'ya, bu hızlı feribot bi nimet bizim için. Bursa'da evimden çıkıp, Avrupa Yakası'nda yurduma 2.5 saatte ulaşabiliyorum. Eski usulde ne kadar sürerdi, 4 saat, 5 saat yoksa 6 mı?

21 Eylül 2008 Pazar

500 Milyar $

500 Milyar $. Evet, ABD'nin dünyayı sarsan krizden dünyayı kurtarmak için batık krediler üzerinde uyguladığı politikanın onların kasasına mal olacağı minimum miktar. Daha başlar başlamaz piyasalar da rahatladı. Bu miktarın 1 Trilyona kadar çıkabileceği söyleniyor. Ama bir de şu yanından bakmak lazım. Ya böyle birşey yapılmasa zarar kaç trilyon $ olacaktı?

14 Eylül 2008 Pazar

We'll Always Have Paris

"Ilsa, I'm no good at being noble, but it doesn't take much to see that the problems of three little people don't amount to a hill of beans in this crazy world. Someday you'll understand that. Now, now... Here's looking at you kid."

Rest


Buz Adamlar demiştik onlara. Nitekim ne kadar gözükara olduklarını gün geçtikçe daha da gösteriyorlar. Medvedev bugün yaptığı açıklamada (bu işin Medvedev'i Putin'i yok tabi ya) Gürcistan'ın NATO'ya dahil olmasının Kafkaslar'da düzenin bozulmasına sebep olacağını söyledi. Bundan daha önemli olan nokta ise "Gürcistan bundan önce NATO'ya katılmış olsaydı da böyle bir tehdit gördüğümüz takdirde müdahale ederdik" demiş olması. Rusya dünya sahnesine geri döndü, hem de fena döndü. Önümüzdeki aylarda Rusya'nın adını çok daha duyacağız.

13 Eylül 2008 Cumartesi

İçeri Çekiliyoruz

Geçtiğimiz günlerde malum Big Bang Deneyi yapıldı, çok konuşuldu, çok tartışıldı. En çok tartışılan yanı da mini Kara Delikler oluşturup dünyanın sonunu getirebilecek olmasıydı. İşin ilginç yanı fizikçilerin büyük bölümü böyle birşey olmayacağını söylerken, her alanda etkin olan bir grup septikin bu teorisi medyada geniş yer buldu(Sırf Türk medyası değil, Dünya medyası. Hatta Türk medyası birkaç adım geride bile kaldı bu konuda). Fizikçiler istedikleri kadar "birşey olmaz" desinler, bir kez "ya olursa" diyen çıktı nasılsa. Hatta televizyonda bunu temsil eden şeyleri de gösterdiler. Bir temsilde de İsviçre'den başlayarak Avrupa'yı içine alıyordu Kara Delik.

Deneyden sonra haberlere şöyle bir göz gezdirdim. Ankara'da hafif bir sarsıntı olmuş, deneyin fay hatlarını harekete geçirdiği söylendi. Konya'da yakıcı kumun olduğu bir alan görüldü, Tubitak hala araştırıyor. Ancak bu noktada Dünya medyası yine son noktayı koydu, önlerine saygıyla kapaklanmama sebep oldu: Deney'i televizyonda izleyen bir genç kız o anda ölmüş, haberler ise "Bakın daha izlerken öldürmeye başladı" mealinde. Olsun, Kara Delik bize zarar vermez, Anadolu yakasındayız, Trakya'dakiler düşünsün. Yoksa okul başlayınca gitmesem mi İstanbul'a? Ya içeri çekilirsem aman aman?!

12 Eylül 2008 Cuma

12 Eylül

60 Darbesi'nden sonra 80'e kadar bayram olarak kutlanmış 27 Mayıs tarihi: Hürriyet ve Anayasa Bayramı. 80 Darbesi'nden bu yana ismi koyulmasa da bayram olarak kutlanıyor 12 Eylül, darbe taraftarları tarafından. Darbe kelimesi sözlüklerden, akıllardan tamamen silinmediği sürece de kutlamaya, yenilerini aramaya devam edecekler. Allah bu ülkeye bayram diye kutlanacak bir darbe daha göstermesin

9 Eylül 2008 Salı

Her Yapılandan Memnun! Vatandaş Modeli

Dün haberlerde metrobüs vardı. Malum güzergahı uzatıldıktan sonra ilk seferini dün yaptı. Bu sebeple haber ekipleri metrobüse binip vatandaşla röpörtaj yapmış. Genel olarak insanlar metrobüsten memnun, yani inşaat sırasında çekilen çileye değmiş gibi. Ama okulların ilk günü olması dolayısıyla da araçlar epey kalabalık tabii. Bu sırada mikrofon uzatılan bir vatandaşımızın dudaklarından şu kelimeler dökülüyor: "Şu sefalete bakar mısın, E-5 bomboş biz burada sıkış tepiş yolculuk yapıyoruz". Böyle bir durumda yapılacak şey gayet açık: Lisedeki çok sevdiğim müdür yardımcımız Alaaddin Hoca'mın "Haydar" ismini verdiği, nadide sopasıyla bu vatandaşımız arasında yakın bir ilişki kurulmasına vesile olmak. Halkımız bunu eşşeğin sudan gelmesi ile ilgili bir vecizeyle de tanımlamaktadır.


İnsan duruyor, düşünüyor, içindeki Pollyanna damarının etkisiyle "Bu sevgili vatandaşımıza nasıl hak verebiliriz" diyor. Ama yok kardeşim olmuyor. Şimdi geriye bakıyorum, İstanbul için yapılan şeyleri düşünüyorum, kimisi iyi kimisi kötü. Ama rahat bir şekilde söyleyebilirim ki son 5 yıl içerisinde, Metrobüs İstanbul için yapılan en önemli yeniliklerden biri, belki de birincisidir. Acaba bu vatandaşımız Metrobüs yokken E-5'te kaç kez rahat trafikte gidebilmiş ve bu yolculukları boş bir otobüste gerçekleştirmiş. O boş olmayan otobüslerde o yolu kaç saatte alıyormuş, şimdi sefalet çektiği(!) metrobüste kaç dakikada katediyormuş. Yani bazen vatandaş konuşmak için konuşuyor. Bir şeyden de memnun ol canım vatandaşım

7 Eylül 2008 Pazar

Doğan

Doğan derken bu doğan değil tabii, Aydın Doğan'ı kastediyorum. Malum bugünlerde Doğan-Erdoğan tartışması sürüyor. O tartışmaların içeriği bir yana Aydın Doğan'la ilgili iki kelam etmek istiyorum. Aydın Doğan sağ kesimden, sol kesimden, yukarıdan, aşağıdan pek çok kişi tarafından sevilmeyen biri. Yani Aydın Doğan hakkında söylenmek için onunla karşıt görüşten olmaya ihtiyacı yok insanların. Gücü olan insanlar antipatik olur, o yüzden böyledir desek, "Tek güçlü insan Aydın Doğan mı?" sorusu akla geliyor. Bekleyelim ve görelim bu konunun sonu nereye gidecek?

Ermenistan Daveti #2

Maç bitti, milliler yurda döndü, cumhurbaşkanı da döndü. Peki ne oldu şimdi? Biz Ermeni Soykırımı'nın varlığını kabul etmiş mi olduk? Bu yönde herhangi bir söz, hareket mi oldu? Daha önce de söyledim, ben de tabii ki hiç istemem şu söylediğim tarzda birşey olmasını. Ancak bu davete icabetin kesinlikle öyle bir sonuç doğuracağını söyleyip felaket tellallığı yapanlara benim tepkim. Eminim ki, eğer bu ziyaret gerçekleşmese Türkiye çok daha kötü bir imaj çizecekti, soykırım meselesinde eksi puan alacaktı. İyi oldu böyle iyi, demek ki neymiş: Heryerde öyle felaket tellallığı yapmamak gerekirmiş.

6 Eylül 2008 Cumartesi

Nasıl Yani?

Cumhuriyetçilerin kongresi de sona erdi ve kongrenin sonunda McCain bir adaylığı kabul konuşması yaptı. Bu konuşmanın temelinde Bush'tan farklı olduğunu göstermek vardı. Baştan beri söyledik zaten McCain ılımlı bir cumhuriyetçi diye ve daha önce de Bush'la bazı konularda fikir ayrılıkları vardı. Zaten Bush'u yanında tutmamak da Bush'un kötü imajından sıyrılmak demek olacağı için tepki sonucu düşecek oyların önüne geçmeyi sağlayacaktır, bu yüzden doğru olan da bu onun açısından. Bunlar iyi güzel de konuşmasında Bush'la farklıyız derken söylediği şeyleri duyunca "Şaşırmış bu dede" dedim. Savaşa karşı olduğunu, barışı sağlamaya çalışacağını söylemiş. Hoş tabii "Biz Ortadoğu'da barış değil savaş istiyoruz" demek her babayiğidin harcı değil, bunun için 70 yaşını geçmiş olmak da yeterli değil (!). Ancak bunu söylerken kendisiyle fena halde çelişti. Bunu söyleyen kişi dahabirkaç ay önce "Irak'ta gerekirse ilelebet kalırız" diyen kişiyle aynı değil mi? Savaş karşıtıysa işgal ne oluyor? Aaa ama unuttuk; onlar Irak'ta işgalci değil ki, yalnızca barışı tesis ediyorlar!!!

4 Eylül 2008 Perşembe

Nikaragua

Nikaragua. 5 milyon nüfuslu bir Orta Amerika ülkesi. Peki şimdi burada ne arıyor? Soğuk Savaş döneminde de Doğu Blokuna yakın olan Nikaragua, son krizde de Rusya'nın safında yer almış gerek ki Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlığını Rusya'dan sonra ilk tanıyan devlet oldu. Nikaragua bir başlangıç, önümüzdeki günlerde aylarda içindeki Kızıl ruhu kaybetmemiş birkaç devlet daha aynı şeyi yapabilir muhakkak

Ermenistan Daveti

Abdullah Gül'ün milli maç için Ermenistan'a gidecek olması çok tepki çekiyor, bir o kadar da destekleyeni var. Şimdi olaya şöyle bakmak lazım. Bu ziyaret "Biz soykırımı destekliyoruz" düşüncesiyle mi yapılıyor? Görünen o ki öyle değil. Esasen konuşulacak konular arasında da bundan bahsedilmiyor, bölgesel diğer meselelerden bahsediliyor. Bu konu açılır mı onu da şimdiden söylemek zor. Ben de açıkçası Ermenilere soykırım yönünden koz verecek bir hareket yapılmasını istemem ama bu koz verecek bir hareket midir? Pek sanmıyorum. Aksine uzun vadede artı hanemize dönebilir bile. Şöyle ki; milletler arasında bu tür görüşmelerin sık olması barışçıl bir portre çizmeyi sağlar. Bu yüzden Soykırım yönünde onlar açısından olumlu birşey söylenmediği takdirde bu geziden fayda sağlanabilir dünyanın gözünde. Ondan öte ben işin şu yanına bakıyorum. Burada davet Ermenistan tarafından geldi, onlar barış yönünde bir hamle yaptılar. Esasen işte bu hareket Gül'ün asıl bu şekilde karar almasına sebep olmuştur. Zira Ermenistan tarafı böyle bir adım attıktan sonra biz buna karşı gelirsek "Ermeni Sorunu" konusundaki haklılığımızı daha da yitiririz. "Bak Ermeniler barışçıl davranıyor Türkler yanaşmıyor, o zaman bunlar soykırım yapmıştır" tarzı kabataslak bir intiba oluşur dünyanın gözünde. Bu şekilde olunca da tersi olabilir. O yüzden bence bu davete icabet etmek bir zorunluluktu, umarım ki soykırım konusunda da olumsuz bir olay olmayacaktır uzun vadede

3 Eylül 2008 Çarşamba

Anneanne mi Anne mi?

McCain'in Sarah Palin'i yardımcısı olarak seçmesinden sonra Palin merkezli haberler son hızla ortaya atılmaya başlandı. Palin'in geçmişi de gözönüne alınınca bunlar ağırlıklı olarak magazinsel oldu ve genelde de karalamaya yönelik. Öncelikle eski güzellik kraliçesi olmasından hareketle internette uygunsuz fotoğraflarının yayıldığı iddia edildi, ancak aynı gün Cumhuriyetçi Parti Ofisi'nden yalanlandı, resimdekinin başkası olduğu söylendi. Şimdiki trend ise Sarah Palin'in hamile kızı. Palin'in 17 yaşındaki kızı 5 aylık hamileymiş ve henüz evli değil. E bir cumhuriyetçide böyle bir durum olunca hemen üzerine gidildi. Bunun üzerine de Palin kızının bebeğin babasıyla yakında evleneceğini söyledi. Ayrıca McCain böyle bir durum olduğunu da önceden biliyormuş.

Şimdi bu iyi güzel de asıl renkli konuya gelelim. 3 gün önce Palin'in kızının hamile olduğu haberi dolaşırken bugün de Palin'in Nisan ayında doğan daha önce de kendisinden bahsettiğim down sendromlu oğlunun aslında kızının oğlu olduğu ve Palin'in kendi oğlu gibi gösterdiği haberi çıktı. Peki şöyle bir hesap yapalım: Bu çocuk Nisan 18 doğumlu ve Palin'in kızı 5 aylık hamile. Peki o zaman aradan yalnızca 4.5 ay geçtiğine göre bu kız o çocuğu daha doğurmadan ikinciye mi hamile kalmış? Bunu yazmam Palin'i savunmak için değil. Öyle sivri fikirleri olan birinin üzerine bu tür şeylerle gidiliyor olması bi yandan normal ama bu da insaf dedirtiyor artık. Bir haber yapılacaksa bu kadar şey de gözden kaçar mı? He belki haber doğrudur da tarihler yanlış yazılmıştır diyeceğim ama öyle de görünmüyor. Bize de "ah şu asparagas haberciler" demek düşüyor. Ama şu da var. Uzun vadede nasıl sonuç verir bilmiyorum ama önümüzdeki günlerde Cumhuriyetçiler Palin üzerinden vurulmaya devam edeceklerdir.