25 Haziran 2008 Çarşamba

Wicker Park

Bazen insan hareketten sıkılır, melankolik bir hal takınır, sakin bir şeyler izlemek ister ya. İşte bu zamanlarda benim için iki şey gidiyor: İşin suyunu çıkarmayan komediler ve romantik filmler. Aslında işin suyunu çıkarmayankomediler de genelde romantik-komediler olduğu için romantik filmler bu zamanlara birebir diyebiliriz. Elini atsan kaliteli-kalitesiz bir romantik komediye çarptığın için asıl aradığım insanın içine işleyen romantik filmler oluyor böyle zamanlarda.İşte bu zamanların birinde karşıma çıktı Wicker Park. Bilmiyorum belki herkes o kadar beğenmez. Ama beni vurdu tek kelimeyle. Fotoğrafçı genç Matthew ile Lisa'nın tesadüflerle başlayan, ancak esrarengiz bir şekilde biten aşklarını -aşkları bitmiyor esasında- 2 yıl sonra, flashbacklerle izliyoruz. Tüm bu süreçte esrarı çözerken bir de üçüncü isimle, Alex'le tanışıyoruz. Belki olayı çözümlemeleri biraz erken oldu bana göre, ama olay örgüsü çok güzel hazırlanmış. Olayı çözmeden önce o kadar güzel düğümlediler ki. Hikayede çok boşluk var, filmde çok eksik var, ama bazı filmler çok etkiler de kötü yanları görülmez ya, aynen öyleydi işte. Oyuncu olarak "kaliteli oyuncudur" diyemediğim bir oyuncu olsa da Josh Hartnett beni şaşırttı, kendisinden gördüğüm en iyi oyunculuğu sergiledi. Karşısında da Diane Kruger olunca bir nevi "perfect couple" oldular desem yanlış olmaz. Alex rolündeki Rose Byrne da ilişkiyi dışarıdan şekillendiren üçüncü kişi rolünde oldukça başarılı.
Bir söz de soundtrack'e. Bu kadar hoş şarkılar olabilir mi, şarkılar bir filmi bu kadar güzelleştirir mi? İzledikten sonra hemen soundtrack albümünü indirdim. Hele ki final sahnesinde arkada çalan "The Scientist" çok hoş gitmiş. İzlenesi bir film, melankolik bir film. Ülkemize 4 yıl gecikmeli gelse de kaçırılmamalı.

Hiç yorum yok: